Ayaklanmanın üzerinden tam bir yıl geçti. Bu bir yılda iktidar içi çatışmalar yeni bir düzeye ulaştı, yönetenler rüşvet ve yolsuzluk gibi gündemlerle bir kez daha halkla karşı karşıya geldi. Aynı sure zarfında bir seçim dönemi geride bırakıldı.
Gerek seçim sisteminin yapısal sorunları gerek hileli ve şaibeli oy verme /sayma/ kaydetme süreçleri sonucunda parlamentarizmin meşruiyeti kitleler nezdinde hiç olmadığı kadar çok sorgulanır hale geldi. Daha ayaklanma bir yılını doldurmadan Soma’da 300’den fazla işçi iş cinayetine kurban verildi. Sol/ sosyalist örgütlerin yıllardır dillendirdiği taşeronlaşma, güvencesizleşme gibi kavramlar acı bir deneyimle hızlıca öğrenildi. Muktedirlerin Okmeydanı’yla, Gülsuyu’yla neden bu kadar yakından alakadar olduğunu anlamak, Gezi’yle birlikte düşünen, süreçten öğrenen, sermayenin sonsuz hareketliliğini ve iktidar-sermaye ilişkilerini izlemeye koyulan kitleler için artık daha kolay. Bugün Lice’deki kalekol inşaatıyla, Rize’nin Şimşir köyünde yapılan HES inşaatı arasında ki mesafe, Topçu Kışlası ile Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santralar asındaki mesafe kadar. Bizim Bir Haziranımız, bu bağlamda, ayaklanmanın sıcaklığıyla yapılanan analizlerden uzaklaşıp, bu bir yıllık birikimle Gezi’ye geri dönmeyi amaçlıyor.
“Montagne parlamentoda kazanmayı istiyordu ise, silah çağrısında bulunmayacaktı. Parlamentoda silah çağrısında bulundu ise, sokakta parlamenterce davranmayacaktı.Barışçı gösterinin kastı ciddi ise, onun savaşçı bir tutumla karşılanacağını öngörmemek ahmakçaydı. Sahiden kavga idiyse niyet, kullanılacak silahların bırakılması tuhaftı.”
– K. Marx, Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i, 1852
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.