Felsefî düzlemde gerçekleştirilen mücadele ve bunun ürünü olan gelişim, toplumsal mücadele ve gelişim ile sıkı sıkıya bağlıdır. Şüphesiz, 20. yüzyılın en büyük altüst oluşlarından biri olan Çin Devrimi’ne önderlik eden Mao’nun Marksist felsefeyi ve materyalist diyalektiği hayatın her alanında uygulamaksızın devrimci hattını geliştirmesi mümkün olamazdı. Mao’nun toplumsal mücadeleler tarihine katkıları, diyalektik materyalizmi itinalı bir biçimde uygulamaya koymuş, gelişen pratikler ve değişen koşullar ışığında onu ilerletmiş olması ile doğrudan ilişkilidir. Bu kitap, geçtiğimiz asrın bu büyük devrimci teorisyeninin felsefî meselelere yaklaşımını ortaya koyan metinlerin bir seçkisidir.
Kitap Detayları
Editör | Sinan Jabban |
---|---|
Türkçesi | Yankı Deniz Tan, Sinan Jabban |
Ebatlar | 13 x 19.5 cm |
Yayınlanma Yılı | 2013 |
Sayfa Sayısı | 240 |
ISBN | 9786056361746 |
Yazar Hakkında
Mao Zedong
Mao Zedong (1893-1976)
1949 Çin Devrimi’nin önderi, ÇHC’nin kurucusu, ÇKP içinde “sosyalist yol”un en önde gelen temsilcisi, Kültür Devrimi’nin mimarı, 68 Hareketi’nin esin kaynaklarından biri, görüşleriyle dünya komünist hareketini derinden etkilemiş komünist devrimci.
1893’te Hunan Eyaleti’nde doğdu. Orta halli bir köylü ailesinin çocuğuydu. Henüz ortaokul öğrencisiyken Sun Zhongshan’ın fikirlerinden etkilenerek cumhuriyetçi ordu saflarına katıldı. Öğrencilik yıllarında milliyetçilik, bölgecilik, feminizm, liberalizm, anarşizm gibi farklı düşünce akımlarından etkilendi. Kütüphaneci olarak çalışmaya başladığı Peking Üniversitesi’nde başta Li Dazhao ve Chen Duxiu olmak üzere Ekim Devrimi’nden etkilenen aydınlarla tanıştı. 1919’da Marksizmle ciddi olarak ilgilenmeye başladı ve kısa süre sonra radikal-anarşist görüşlerinden sıyrılarak hayatı boyunca bağlı kalacağı bilimsel sosyalist düşünceyi benimsedi. 1920’de memleketi Hunan’da komünist bir örgüt kurdu. 1921’de yalnızca on üç delege ve iki Komintern temsilcisinin yer aldığı ÇKP’nin ilk Ulusal Kongresi’ne katıldı; iki yıl sonra ise 1927’de “Merkez Komite” adını alacak olan Merkez Yürütme Kurulu’na seçildi. 1926’da Parti’nin Köylü Hareketi Bürosu’nun başına getirildi. Komintern’in denetimi altındaki ÇKP merkezinin ağırlıklı olarak savunduğu Sovyet tarzı kent merkezli devrim stratejisinin, Çin’in nesnel koşullarına uygun olmadığını düşünüyordu; ortodoks şablona meydan okuyan görüşlerini 1927 yılında meşhur Hunan Raporu ile ÇKP merkezine bildirdi. 1927’de GMD-ÇKP işbirliği bozulup Parti’nin kentlerdeki hücreleri ve işçi sınıfı içerisindeki örgütlenmesi anti-komünist terör yüzünden neredeyse tamamen dağıtılınca, Mao’nun merkezî hükümetin görece zayıf olduğu kırsal bölgelerde örgütlenmeye ağırlık verme ve iktidarı halk savaşı yoluyla parça parça ele geçirme fikri parti saflarında da güç kazanmaya başladı. 1931’de kurulan kısa ömürlü Çin Sovyet Cumhuriyeti’nin başkanıydı. 1930’lu yıllarda, özellikle de Uzun Yürüyüş sırasında toplanan ve Komintern merkezli devrim stratejisini mâhkum eden Zunyi Konferansı’ndan (1935) sonra ÇKP’nin tartışmasız önderi hâline geldi. 1943’te Politbüro’nun başına getirildi. 1945’te toplanan ÇKP’nin 7. Ulusal Kongresi’nde Mao Zedong Düşüncesi ilk kez resmen Parti’nin yol gösterici ideolojisi olarak kabul edildi. 1949’da Beijing’de ÇHC’nin kuruluşunu ilân etti.
Yeni Demokratik Devrim’den sosyalist devrime geçiş sürecinde Parti içinde patlak veren derin görüş ayrılıklarında “sosyalist yol”un önderliğini yaptı. 1950’li yıllardan itibaren Sovyet tarzı bürokratik sosyalist inşa modelini eleştirmeye başladı. Gerek SSCB ve diğer sosyalist ülkelerdeki, gerekse Çin’deki gelişmeleri değerlendirerek üretim araçları kolektifleştirildikten sonra da sosyalist toplumda sınıf mücadelesinin devam ettiğini; üretim ve bölüşüm süreçlerini denetim altında tutan parti kadroları, bürokratlar ve yöneticilerin yeni bir sömürücü sınıf olarak kemikleşebileceğini; dolayısıyla sosyalist ülkelerde kapitalist restorasyon tehlikesinin esas olarak dışarıdan ya da eski hâkim sınıfların kalıntılarından değil, doğrudan doğruya iktidardaki Komünist Parti’nin içinden geldiğini savundu. Parti ve devletteki yozlaşmanın önüne geçmek için halk kitlelerinin her düzeyde, doğrudan yönetime katılmaları, kendi içlerinden seçtikleri yöneticileri sürekli denetlemeleri ve “kapitalist yola” meyleden iktidar sahiplerini gerekirse isyan ederek alaşağı etmeleri gerektiğine inanıyordu. Bu görüşleri, 1966’da başlattığı son büyük kitle hareketi olan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin de temel savıydı. Kültür Devrimi politikasının özünde doğru olduğunu ölene dek savundu. 1966’da başlayan hareketin 1949 devrimi kadar önemli olduğunu; sınıfsız toplumun inşasına dek daha pek çok Kültür Devrimi benzeri kitle hareketi gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getirdi. 1976’da hayatını kaybetti. Ölümünden kısa süre sonra askerî bir müdahaleyle iktidarı ele geçiren reformcular, radikal takipçilerini tutukladı ve Kültür Devrimi’ni “On Yıllık Kargaşa” dönemi ilân etti. Mao, kendisinden sonra gelen üst düzey ÇKP yöneticileri tarafından 1950’lerin ikinci yarısından itibaren “sol-sapma” göstermekle suçlandı.
Düşünceleri sadece Çin’de değil, Doğu’dan Batı’ya bütün dünyada gençlik ve kitle hareketleri içinde yankı buldu. Özgün kuramsal katkıları nedeniyle, uluslararası komünist hareketin önemli bir bölümü tarafından Marx ve Lenin gibi bilimsel sosyalizmin “büyük öğretmen”lerinden biri kabul edildi. Burjuva akademide ve yazında, ütopyaları için milyonlarca insanı feda etmekten çekinmeyen bir kitle katliamcısı olarak şeytanlaştırıldı. Günümüzde pek çok komünist parti ve örgüt, Kültür Devrimi’nin sosyalist doğrudan demokrasi deneyimini, Marksizmin doruğu olarak değerlendirmeyi sürdürmektedir. Çin’de hâlâ etkin olan çok sayıda irili ufaklı Yeni-Maoist grup, mirasına sahip çıkmaktadır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.